Benutzer:Sinallah

aus Wikipedia, der freien Enzyklopädie
Zur Navigation springen Zur Suche springen

Ergötzen im Rummelplatz :) http://www.youtube.com/watch?v=IBhWFcGl1Cc


Ya Hu (etwa: „Oh Er“) - Oh 96 - Oh 69[Bearbeiten | Quelltext bearbeiten]

Info für Ya Hu. In der Artikel:

  • Weitere Anrufungen Gottes sind daneben auch häufig die neunundneunzig verschiedenen Namen bzw. Attribute Allahs. Die am meisten verwendeten Formeln sind Ya Allah („Oh Allah“), Ya Hu (etwa: „Oh Er“) und Ya Hayy („Oh Lebendiger“). Darüber hinaus wird sehr oft gemeinschaftlich die Schahada (das islamische Glaubensbekenntnis) gesprochen: La ilaha illa llah („Es gibt keinen Gott außer Gott“) Muḥammadun rasūlu ʾllāh(i) („Mohammed ist der Gesandte Gottes“). Der laute Dhikr ähnelt oft einem rhythmischen Sprechgesang. Die Formeln werden normalerweise 11 oder 33 mal aufgesagt. Zur Zählung wurden anfangs Steine verwendet, später die islamische Gebetskette (Tasbih) mit 11, 99, meistens aber 33 Perlen, die auch beim stillen Dhikr Anwendung findet, es gibt weitere Zählungen bei einem auf dem Schüler (Murid) zugeschnittenen Dhikr[5].

Die Verwendung von YA HU (OH HU) hat mit den symbolishen Zahlen 9 und 6 zu tun. Der symbolishe Zahl 9 symbolisiert DEMONEN (als gruppe) und der symbolische 6 symbolisiert SATAN ebenfalls. Die Sufism und dhikr ist eigentlich hat mit dem spiritismus zu tun. Die leute, die das üben, haben keine Ahnung davon. Sie glauben, dass sie Allah rühmen. Aber sie irren sich. Ebenfalls die Zahlen 33 und 99 (Gebetskette) hat mit dem Spiritismus zu tun. 33 ist ein Zahl, der eine Pyramide symbolisiert und 99 ist einen symbolishen Zahl für Demonen. Wenn ein gläubiger mit einem Gebestkette (mit 33 oder 99) Dhikr macht, rühmet erstens eine Pyramide (33), zweitens Satan (66) und drittens Demonen (99). Oh HU ist in der Tat Oh 69 (lesen von rechts nach links) und 96 (lesen von links nach rechts). Das YA HU - OH HU bedeuten deswegen OH SATAN+DEMONEN. Das Bild von HU zeigt dies unzweideutig. Ebenso YA SIN (OH SIN) ist für der Mond gott Sin. http://de.wikipedia.org/wiki/Sin_(Gott) http://de.wikipedia.org/wiki/Y%C4%81-S%C4%ABn

Oh 96, Oh 69: :Ya Hu: :Ya Hu: http://tr.yenisehir.wikia.com/wiki/Dosya:Edeb_yahu.jpg http://limitsizce.blogspot.com/2009/05/edep-ya-hu.html http://edebyaahu.blogspot.com/ http://www.unutulmuyor.net/edebiyat/3546-hu-nun-anlami.html
Die arabische Buchstabe Vav ähnelt sich 9. Deswegen ein Amulett (Muska) ist wie ein V (Vav) dreieckig. http://www.suleymanhoca.com/uzerimizde-vefk-yada-muska-varken-banyo-yada-tuvalete-girebilir-miyiz.html
Die arabische Buchstabe Ha ähnelt sich 6.
--Sinallah (Diskussion) 15:41, 9. Nov. 2012 (CET)
Ist ja alles ganz interessant, aber in den Artuikel gehört es nur, wenn es sich Stück für stück belegen lässt , vgl. WP:Belege--Lutheraner (Diskussion) 15:45, 9. Nov. 2012 (CET)
Ya, sie haben recht. Ich kann nicht direkte und konkrete Beweise bieten. Ich kann nur indirekte Hinweise bringen. Man kann diese Zeichen selbst bewerten, ob diese nennenwerte Informationen sind. Beispiele: (Leider nur turkisch): Im Ulucami/Bursa hat ein Gemälde an der Wand, nämlich die Vav und tulpe. http://www.yumaksepeti.com/index.php/dini-bilgiler/vav-harfi-ve-sirri/ http://www.bursaulucamii.com/tarihce.html
http://www.cayirkent.net/vav-harfi-en-guzel-vav-resimleri-vav-harfinin-anlami-manasi-ozellikleri-hikmetleri.html http://www.kadincakararinca.com/kadinca-tv/vav-harfine-naksedilmis-ilahi-sirlar/
69 (6 = Satan und 9 Demonen): http://www.google.com.tr/imgres?q=666+999&num=10&hl=tr&tbo=d&biw=1920&bih=883&tbm=isch&tbnid=IUToDNW7bLhxSM:&imgrefurl=http://www.bethedream.net/lucky.htm&docid=aolUXa_KdXDlbM&imgurl=http://www.bethedream.net/images/zsymbol.jpg&w=558&h=468&ei=-_m4UKD3FcLm4QScmICQDw&zoom=1&iact=hc&vpx=1315&vpy=391&dur=2843&hovh=206&hovw=245&tx=123&ty=116&sig=111479595418830294527&page=1&tbnh=129&tbnw=154&start=0&ndsp=62&ved=1t:429,r:35,s:0,i:195
Dhikr mit "H" sound (HU = 6 (H) + 9 (Vav):http://www.youtube.com/watch?v=s32dfF8vCik http://www.youtube.com/watch?v=O_ZEoKrAwxE http://www.youtube.com/watch?v=gOmvvmEAj2s http://www.kadincakararinca.com/kadinca-tv/vav-harfine-naksedilmis-ilahi-sirlar/
Dhikr (Zikir) Hu Allah: http://www.youtube.com/watch?v=N1mNJSfFs2U http://www.youtube.com/watch?v=lwK-UjgNm5U http://www.youtube.com/watch?v=NiADA2BzfY0
http://www.youtube.com/results?search_query=zikir+hu+allah&oq=zikir+hu&gs_l=youtube.1.1.0l5.5469.7625.0.10672.7.7.0.0.0.0.390.873.2-2j1.3.0...0.0...1ac.1.jJR2R88Swno
Dhikr or demonische Spiele. Tanz und Trance: http://www.youtube.com/watch?v=Tl5Qx4M3jIE
Demonische Anbetung und Dhikr: http://www.youtube.com/watch?v=D640lTen1HM
Naturlich diese sind nicht konkrete Beweise, das weiss ich. Aber ich bin sicher dass dhikr mit dem Spiritismus zu tun. Einige von ihnen manchmal engagieren in Trance beim Singen. Oder einige fühlen sie sich ganz anders (Ein mann hat seine Erfahrung gesagt) und sie glauben mit solchen Erfahrungen, dass Dhikr bringt sie zum Kontakt mit den göttlichen Sphären. Sie denken, das ist göttlich, aber es ist in der Tat demonisch. Das ist meine Meinung. Ich glaube, ich werde hier weiter nicht mehr schreiben, denn, sowieso mein deutsch ist nicht so gut. Ich hoffe, mein deutsch ist für Sie verständlich ist. --Sinallah (Diskussion) 19:36, 30. Nov. 2012 (CET)
Vavien ist ein Definition über Strom: http://elektrikbilim.com/145-vavien-vaviyen-anahtar-tesisati.html V: Umgekehrte Pyramide -> Vav -> Vavien (Der Name eines Filmes. Film Thema: Teilweise über Demonen.) Warum so ein Film hat ein solcher Name: Strom schlag-elektrik çarpmak. Anfall von einem Demon-Cin çarpmak Denn Demon und Strom beide schlagen (çarpar) Menschen. Deswegen verwendet man ein V formige (symbolisiert umgekehrte Pyramide -> Demonen) Amulett (Muska) für ein Schutzmittel.
Modern Dhikr mit westlische Musik: http://www.youtube.com/watch?v=1bEbdYCFqUs http://www.youtube.com/watch?v=Dne0r-7T83w http://www.youtube.com/watch?v=1bEbdYCFqUs
Modern İslam: http://www.youtube.com/watch?v=DCeRUhLUSm8 http://www.youtube.com/watch?v=qpJv1JNZIto
Dhikr mit Heavy Metal (Dhikr zu Allah <- Musik über satanischen Themen: http://www.youtube.com/watch?v=_dHJuqUDncY Sie denken anscheinend, dass diese miteinander sehr gut passen!
Singen sie hier Halleluya. Nein. Es ist La ilahe ya HU oder ähnliche: http://www.youtube.com/watch?v=IBhWFcGl1Cc
--Sinallah (Diskussion) 21:44, 25. Dez. 2012 (CET)

https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Kullan%C4%B1c%C4%B1:Sinallah&oldid=13897140

Allah'ın Şeytan'ı azdırması![Bearbeiten | Quelltext bearbeiten]

Âdem'e secde, Şeytan'ın azdırılması ve kader[Bearbeiten | Quelltext bearbeiten]

Adem'e secde konusunun merkezinde Allah, Adem, melekler ve Şeytan bulunur. Bu olayın birçok yönü vardır ve bunlardan birisi de Şeytan'ın azdırılması konusudur. Bu konu aynı zamanda hem Şeytan'ın, hem de insanların kaderlerini ilgilendirmektedir. Burada ortaya çok önemli bir soru çıkmaktadır: Şeytan'ın azdırılması onun kaderi miydi?

Kader konusu ve olayların gelişiminde ortaya birçok konu çıkmaktadır. Örneğin Şeytan'ın azdırılması -azması değil, Allah tarafından azdırılması- konusunda ne denilebilir? Bu onun kaderi miydi? Yoksa Şeytan kendiliğinden mi azıp yoldan çıktı? Eğer burada kader konusuyla ilgili olarak, Allah Şeytan'ın azarak yoldan çıkacağını önceden biliyordu, denilecekse; o zaman şunu da düşünmek gerekir. Allah sonradan bozgunculuk yapacak kişileri bile bile neden yaratmaktadır? Bir firma sahibi, şirkete zarar verecek kişileri bile bile işe alır mı? Ayrıca Şeytan şöyle demektedir: "Öyle ise beni azdırmana karşılık ..." Bu sözler doğruysa, Şeytan'ı Allah mı azdırarak yoldan çıkmasına neden olmuştur? Eğer Şeytan'ı azdıran Allah değilse, bu neden özellikle belirtilmiyor?

Kader, Allah'ın herşeyi önceden bilmesi olarak tarif edildiğinde de şunu sormak gerekir. "Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?" Allah Şeytan'a bu soruyu neden sormaktadır? Zaten onun hakkındaki herşeyi daha onu yaratmadan önce bilmiyor muydu? Eğer bu soru, yanıtı istenmeyen bir soru ise, o zaman şunu düşünmek gerekir. Allah sonucunun kötü olacağını bildiği şeyleri, durumları ve kişileri neden yaratmaktadır? Yani Şeytan'ın azacağını ve sorusuna karşılık olarak, "Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın" diye yanıt vereceğini bildiği bir kişiyi neden yaratmıştır?

Burada kader konusunda insanların yaşamlarını kökten etkileyecek başka çok önemli bir durum daha çıkmaktadır. Bu Şeytan'a izin verilmesi konusudur. Bu konu o kadar önemlidir ki, aslında insanlığın saptırılarak yoldan çıkmaları konusudur. Yoldan çıkan insan ve toplumların da neler yapabileceklerini kanlı tarih sayfaları gösteriyor zaten. "İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi." Soru şudur. Allah, sırf Şeytan bunu istedi diye Şeytan'a bir mühlet vermek zorunda mıydı? Biz, böyle birşeyi kendimizle ilgili bir konuda kabul eder miydik? Peki Allah bunu kabul edebiliyorsa, o zaman bunun sonuçlarının ne olacağını ve hatta Şeytan'ı yaratırken, hatta belki yaratmadan bile önce onun kendisinden böyle bir talepte bulunacağını bilmiyor muydu?

Araf 11 Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı. 12 Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi. 13 Allah: Öyle ise, "İn oradan!" Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu. 14 İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi. 15 Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu. 16 İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. 17 "Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!" dedi. 18 Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!

Sonuç hem Şeytan için, hem de insanlar için oldukça kötü bir durumu ortaya çıkarıyor. Bu sonucu Allah mı istedi? İstemediyse, gene de sonucu bile bile (madem kader Allah'ın herşeyi önceden bilmesidir) neden bu olayların olmasına izin verdi? Hatta melekler kendisini de uyarmışlardı zaten. Peki melekler bütün bunları bilirken Allah bilmiyor muydu? Melekler Allah'ı şu sözlerle uyarmışlardı: "Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi."

Burada ortaya şu önemli soru çıkıyor: Melekler insanların kaderini nasıl bilebildiler? Melekler gaybı bilirler mi? Üstelik insanlar daha yaratılmamışlardı bile!

Ya Şeytan'ın azdırılması konusu için ne denilebilir. Bu konunun bir yanı Şeytan'ın kaderi olmakla birlikte bu kaderin oluşmasında Allah'ın belirli bir rolü de vardır. Yani olayda dört grup görüyoruz. Melekler, Allah, Şeytan ve insanlar. Peki Şeytan nasıl azdırıldı?

Bakara 30 Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi. 31 Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi. 32 Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan ancak sensin, dediler. 33 (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semavat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi. 34 Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kafirlerden oldu. ... 39 İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedi kalırlar.

Burada olayı açıklarken ayetlerin arasında ara verip satırların arasındakilerin neler demek istediğine bir bakalım. Olayı inceleyelim. Kendimizi bir mahkeme salonundaki gözlemci yerine koyarak olaylara bakmaya çalışalım.

Bakara 30 Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.

Bu ayette Allah yeryüzüne halife olacak bir insan yaratmakla ilgili düşüncesini meleklere açıklıyor. Melekler ise buna makul bir uslupla itiraz ediyorlar. Allah karşılık olarak kendisinin onlardan daha iyi bildiğini söylemektedir.

Bakara 31 Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.

Allah kendisinin herşeyi daha iyi bildiğini ve aslında meleklerin birşey bilmediğini ispat edercesine bir yola başvurur ve Adem'e bütün isimleri öğretir. Ve bu isimlerin neler olduğunu meleklere sorar. "Eğer siz sözünüzde sadık iseniz..." derken de, hani bana akıl veriyordunuz ya, gene bu tutumdaysanız bana şunların isimlerini söyleyin der.

Bakara 32 Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan ancak sensin, dediler.

Melekler gene çok saygılı bir şekilde konuşarak, "senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur" derler. Melekler gayet makul bir yanıt verirler. Ancak bu yanıt kısaca "bizim bilgimiz yoktur" şeklinde değildir. Melekler "senin bize öğrettiklerinden başka" diyerek cümleye başlarlar. Yani melekler aslında şunu derler. "Sen bize birşey öğretmedikçe biz birşey bilemeyiz." Aslında burada gizli bir anlam, ironik bir anlatım tarzı vardır. Yani melekler aslında Allah'ın kendilerine öğrettiklerinden başka şeyleri de bilmektedirler, ama burada Allah'a karşı açıkça itiraz ederek, kendilerinin onun öğrettiklerinden başka bilgileri de olduğunu söyleyememektedirler. Gerçekte içlerinden öyle düşünmeseler de, Allah'tan korktuklarından dolayı öyle demek zorunda kalıyorlar. Ayrıca Allah'ın insanı yaratırken meleklerin itirazına karşılık olarak böyle bir yola başvurması ise konuyu başka mecralara çekmek anlamına gelen bir harekettir. Melekler sadece şunu iddia ettiler: "(insanlar) yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek". Bu iddiaya karşılık olarak Allah'ın Adem'e bütün isimleri öğretmesi ve Adem'inde bunların yanıtlarını vermesi, yalnızca iddiayı çarpıtmak anlamına gelir. Melekler şunu iddia etmediler. "Adem senin ona öğretmene karşılık, gene de hiç bir şey bilemez". Melekler insanların yeryüzünde fesat çıkaracağını ve kan dökeceklerini iddia ettiler. Ve sonuç onların dedikleri gibi oldu. Bir örnek verelim. Bir firmada çalışıyoruz ve işe alınacak bazı kişiler hakkında bazı iddialarda bulunuyoruz. Diyoruz ki, bu kişiler çok kötü şeyler yapacaklar. Ama patron dinlemiyor, siz ne bilirsiniz ki! diyerek, bu kişileri işe alıyor. Ve hemen bu kişilere bize söylemediği bazı sırlarını veriyor ve haklı olduğunu kanıtlamak için de, bizden bu sırları bilmemizi istiyor. Biz ne düşünürüz? Yahu adam yıllarca bizimle sırlarını paylaşmamış ama dün gelmiş şu adamlara sırlarını veriyor. Ama bizim iddiamız bu değildi ki. Biz bu kişiler firmada kötü işler yapacaklar dedik; sonuçta bu kişiler kötü işler yaptılar mı yapmadılar mı, önemli olan bu. Ama olay bu kadarla kalsa gene iyi.

Bakara 33 (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semavat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.

Bu durumda acaba melekler ne düşünmüş olabilirler. Melekler mecburiyetten seslerini kesiyorlar ve Allah'ı uyarmalarının birşeyi değiştirmeyeceğini anlıyorlar. Ama gene de Allah'ın bu davranışlarının yanlış sonuçlar doğuracağını biliyorlar. Bunu bir kere söylediler ve Allah onların birşey bilmeyen varlıklar olduklarını kanıtlama yoluna gitti. Şimdi aynı hataya düşüp bu konuda ısrarcı olmanın meleklere bir faydası olmayacağından melekler sözlerini geri almadan "senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur" şeklinde kendilerinin de inanmadıkları bir cevapla Allah'ı yatıştırmaya çalışırlar. Yani aslında Allah'a doğruyu söylemektense ona dalkavukluk etmenin kendileri için daha hayırlı bir yol olduğunun farkına varmışlar ve ona göre bu sözleri söylemekteler. Bu melekler sonucun kötü olacağını bir kere söylediler ama sözlerini dinletemedikleri gibi Allah tarafından azarlandılar. Şimdi onlar için bekleyip kötü sonuçların ortaya çıkmasını görmekten başka bir yol kalmıyor. Burada geçerli olan kural akıl ve mantık değildir, geçerli olan Allah'ın kendisinden başka kimsenin uyarısını dinlememesidir. Yani dediğim dedik, bir tavırla herşeyi ben bilirim deyip duruyor. Ama Allah'ın yanlış kararları ve davranışları gene burada bitmiyor.

Bakara 34 Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kafirlerden oldu.

Şimdi de Allah meleklerden çok büyük bir talepte bulunuyor. Gelin şu Adem'e secde edin. Yani melekleri utandırmak ve küçülterek onurlarını ayak altına almak için ne gerekiyorsa yapıyor. Melekler ne yapsınlar. Mecburen secde ediyorlar. Ama biri ortaya çıkıyor ve "Ne bu rezillik kardeşim ya!" diyor. "Bizi maskaraya çevirip maymun etti be kardeşim. Biz bu kadar onursuz muyuz. Hiç mi bizim bir değerimiz yok" diyor ve secde etmiyor. Allah bu meleğe, Şeytan'a sanki iyi bir şey emretmiş gibi soruyor.

Araf 12 Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.

Şeytan burada doğru bir şey söylüyor. "Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın...". Yani su küçüğün, söz büyüğün. Küçükler büyüklerin elini öper, tersi değil.

Araf 13 Allah: Öyle ise, "İn oradan!" Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu.

Allah karşılık olarak "Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir." diyor. Ama burada bir yanılgı var. Yukarıdaki olayın gelişimine göre, Şeytan büyüklük taslamıyor, yalnızca küçülmemek istiyor. Yani onurunu korumaya ve aşağılanmamaya çalışıyor. Bu da yalnızca Şeytan'a özgü bir davranış değildir. Herkes aslında böyle hisseder. Yalnızca diktatörlükle yönetilen ülkelerde insanlar can korkusundan dolayı, başlarındaki diktatörlerin makul olmayan tersine sadistlik ve psikopatlık yansıtan isteklerine boyun eğmişlerdir. Bazı kişiler de karşı geldiklerinden öldürülmüşlerdir. Ama bazı kişiler bu diktatörlerin isteklerini yerine getirmektense, Şeytan gibi kahramanca herşeyi göze alabilmişlerdir. Üstelik bu Şeytan daha da ileri giderek Allah'a karşı şu sözleri söyler:

Araf 17 "Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!" dedi.

Allah neden bu davranışıyla Şeytan'ı azdırmıştır. Gerçi melekler azmamışlar ama acaba Allah'ın herşeyi doğru bildiğine ve daha da önemlisi doğru davrandığına ikna olmuşlar mıydı acaba?

Araf 18 Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!

Burada cehennem konusu da var. Demek ki kaderde var olan bütün bu olayların sonucunda birçok kişi cehenneme kadar gidecektir. Yani Allah sonuçta bazı kişilerin kendisine itaat etmeyeceğini ve böylelerini cehennemde sonsuza dek yakacağını en baştan bildiği halde onları yaratmıştır.

Bakara 39 İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedi kalırlar.

Buradaki konunun perde arkasını görmek için önce amacı bilmek gerekiyor. Amaç nedir? Şeytan'ın azdırılmasının suçunun aslında Allah'a ait olduğunu göstermek mi? Şeytan'ın insanları cehennemlik etme çabalarının da aslında Allah'ın bu mantıksız söz ve davranışlarının dolaylı bir sonucu olduğunu göstermek mi?

Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz

En sonunda sonucun meleklerin dedikleri gibi olması ve Adem'e secde olayının bu şekilde aktarılması işin içinde başka şeyler olabileceğini akla getirmektedir. Konu esas olarak insanların bugünkü durumuna da değiniyor. Yani insanların kaderi konusuna. Sonuç meleklerin dediği gibi oluyor ve ne kadar ilginç ki, bu fesat ve kan dökme konusundaki meleklerin düşünceleri Allah'ın emriyle gerçekleşmiş oluyor. Sonuç olarak ta bu bütün insanlığın kaderi olmuş oluyor.

Bakara 30 Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi. Bakara 31 Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi. Bakara 32 Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan ancak sensin, dediler.
Bakara 36 Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.

Özet olarak ortaya şu çıkıyor:

Sonuç meleklerin dediği gibi oldu. Yani melekler Allahı uyarmışlardı:

Melekler: (insanlar) "yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek"

Binlerce yıllık insanlık tarihi ne gösteriyor? Yapılan onca savaşlar, çekişmeler, katliamlar, sokak çatışmaları, aile içi şiddet vs. neyi gösteriyor? İnsanların gerçekten yeryüzünde fesat çıkarıp kan döktüklerini.

Allah: "Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz"

Bu sözler neyi gösteriyor? İnsanların yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökmelerinin nedenini mi? Yukarıdaki sözler şu şekilde olsaydı acaba insanların kaderi daha değişik olur muydu? Örneğin:

Allah: "Hepiniz birbirinizi seven, candan dost ve kardeş olarak ininiz"

Acaba konunun gelişimine göre insanların bir kısmının diğerine düşman olarak cennetten yeryüzüne inmesinin bir gereği var mıydı?

Melekler: "Biz demiştik ama dinletemedik."

Şeytan'a verilen mühlet konusu da başka bir önemli ayrıntıyı içermektedir. Çünkü Şeytan Allah'tan mühlet aldıktan sonra tehdite başlıyor. Bu yüzden ayetlerin buradaki sıralamalarına dikkat etmek çok önemlidir.

Araf 11 Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı. 12 Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi. 13 Allah: Öyle ise, "İn oradan!" Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu.

En önemli dönüm noktası anı:

Araf 14 İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi. 15 Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.

Allah Şeytan'a burada hangi nedenlerle, gerekçelerle mühlet veriyor? Allah burada Şeytan'a söz verdi ve sözünü artık geri alamaz ya, şimdi Şeytan, elinde mühlet kozu olduğundan daha önce söyleyemediği sözleri söyleyebilir! Artık Allah'a ve insanlara karşı içinde gizlediği öfkesini ortaya dökebilir. Burada Allah Şeytan'a izin verdiğinde Şeytan arkasından şu sözleri söylüyor.

Araf 16 İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Araf 17 "Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!" dedi.

Şeytan bu sözleri mühlet aldıktan sonra söyleyerek, Allah'ı aldatmış mı oluyor? Baştan bu sözleri söyleseydi, Allah ona bu mühleti verir miydi? Şeytan Allah'ı oyuna getirebilir mi? Allah Şeytan'ın aklından geçenleri, öfkesini ve kendisine bu sözleri söyleyeceğini önceden bilmiyor muydu?

Araf 18 Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!

Burada ortaya artık iş işten geçmiş bir durum çıkıyor. Ve sanki Allah burada oyuna getirilmiş olmanın öfkesiyle bu sözleri söylüyor. Sanki melekler ve Şeytan Allah'tan daha akıllı, mantıklı, tutarlı ve zekidirler. Sanki Allah Yaratıcı olmanın ötesinde akıl, mantık dışı hareket ediyor ve ne yaptığını bilmeyen biri gibidir. Allah sanki küçük bir çocuk aklına sahip biri olarak gösteriliyor. Burada akla şu tür sorular gelmektedir:

Bu sözlerle kim kötüleniyor? Melekler mi, Şeytan mı, Allah mı?
Allah kendisini, kendi ağzından neden kötülüyor? Amaç nedir?
Bu sözler gerçekten Allah tarafından ve onun bir meleği olan Cebrail tarafından bir peygambere iletilmiş sözler midir?
Yoksa bu sözler, Allah'ı kötülemek isteyen Şeytan tarafından Allah'ı akılsız, mantıksız ve çeşit çeşit hatalar yapan biri olarak göstermeye çalıştığı ve kendisini de aslında gayet iyi ve mantıklı biri olarak göstermek istediği, Allah'ın ağzından aktarılmış düzmece sahte mektup örneği sözleri mi içeriyor?
Bu sözlerin içeriğine dikkatlice bakıldığında hangi yargıya varmak gerekir? Bu sözler gerçekten okur-yazar bile olmayan bir insanın sözleri olarak görülebilir mi?
Muhammed'in bir ünvanının "Resulüs Sakaleyn - Cinlerin Peygamberi" olduğu gözönünde tutulduğunda, bunlar gerçekten Allah'ın bir peygamberinin sözleri midir, yoksa cinlerle ilişkisi olarak, bazı geceler cinlerle buluşan ve vecd, trans ve rüyalar yoluyla onlardan ilhamlar alan bir medyumun sözleri olabilir mi?

Adem'e secde, Şeytan'ın azdırılması ve kader öğretisini iyi anlamak için yalnızca bunlardan doğrudan sözeden ayetler değil, kutsal sayılan bir kitap bir bütün olarak ele alınmalıdır. Burada dindar insanların da her zaman düşündükleri gibi Şeytan'ın hilelerinin olabileceği gözönünde tutulmalıdır. Bunları bilmeden bu türden meseleleri anlamaya çalışma, sahte bir parayı gerçek paradan ayırtetme örneğine benzetilebilir. Örneğin birisi gerçek ve sahte parayı birarada görürse ve gerçek paranın neye benzediğini bilmiyorsa o zaman ortaya büyük bir sorun çıkar. Bu kişi sahte parayı gerçek zannederek, gerçek paranın sahte olduğunu düşünebilir. Çünkü elinde gerçek parayla ilgili ölçütler yoktur. Adem'e secde ve kader konusunda da aynı şey geçerlidir. Bir kişi bir kitabı sorgusuz sualsiz Allah'tan olarak kabul ettiğinde de aynı şekilde yanıtlarını asla akıl ve mantık çerçevesine oturtamayacağı sayısız sorularla karşılaşacaktır. Para örneğinde olduğu gibi, bir kimsenin bunu değerlendirebilmesi için, ilk başta bu parayı basan Merkez Bankası'ndan gerçek parayla ilgili bilgileri almalıdır. Daha sonra bu kişi bu bilgilere dayanarak gerçek parayla sahte para arasındaki farkları görebilir. Benzer şekilde konu din olunca da bir kimse aynı şekilde araştırıcı olmalıdır. "Bozacının şahidi şıracı" diye bir söz vardır. Bu sözü para örneğine uygularsak, şöyle bir benzetme yapılabilir. İki dolandırıcı, birisini sahte bir parayla dolandırmak istiyorlar ve bu arada bu iki dolandırıcı sanki birbirlerini tanımıyorlarmış gibi yapıyorlar. Bizi dolandırmak isteyen dolandırıcı bizi ikna etmeye çalışırken, diğer dolandırıcı arkadaşı da ona şahitlik yapıyor. Bu örneği dinsel konuya uygularsak benzer bir örneği şu ayetlerde görebiliriz: Bu sözlerle kim kime şahitlik yapmaktadır. Burada bir medyuma cinleri mi şahitlik yapmaktadır?

Cin Suresi 1 (Resulüm!) De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kur'an'ı) dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, harikulade güzel bir Kur'an dinledik. 2 Doğru yola iletiyor, ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayacağız.*

Gerçekte soru şurada yatıyor: Allah gerçekten kendisinden başka bir yaratığa secde edilmesini istemiş midir? Yoksa bütün bunlar Allah'ı akılsız ve mantıksız gösterme çabası mıdır? Bu konudaki yazılanlar acaba bir Yaratıcı sıfatıyla, gerçekten Allah tarafından ilham edilmiş sözler midir?

Bütün bu ayetlerin içeriği gerçek anlamda irdelendiğinde ortaya çıkan şey, büyük bir aldatmaca olarak görülmektedir. Burada iki varsayım öne çıkabilir:

Bu sözler gerçekten, evreni yaratan bir Yaratıcı tarafından ilham edilmiş sözlerse: Bu yaratıcı kendisini kötüleyen bir kitap göndermiştir. Bu sözler gerçekten, Şeytan tarafından evreni yaratan bir Yaratıcı'yı kötülemek amacıyla ilham edildiyse: Şeytan'ın dindar insanların Allah korkusunu istismar ederek ortaya çıkardığı sahte bir kitaptır. Tıpkı eski Türk filmlerinde olduğu gibi, oğlanla kızın arasını açmak için kötü kişi rolündeki kişi tarafından yazılan sahte bir mektup olayı gibidir. Örneğin diyelim ki kız zengin, oğlan fakir ve birbirlerini seviyorlar. Fakat kızın ailesi oğlanı fakir diye istemiyor ve kızın ağzından oğlana onun gururunu kıran bir mektup yazılıyor. Kız mektupta kendisinin zengin olduğunu ve bir züğürtle evlenemeyeceğini falan yazar. Oğlan mektubu okur okumaz büyük bir hayal kırıklığıyla oralardan uzaklaşır. Bir daha kızı görmez ve mektubun gerçekten onun tarafından yazılıp yazılmadığını sormaz, hatta bunu aklına bile getirmez! Bu arada, kızın ana babası kıza da başka yalanlar uydurup kızı oğlandan soğuturlar. Böylece, hem kız hem de oğlan birbirlerinin gerçekte neler düşündüklerinden habersiz, birilerinin yalanları yüzünden birbirlerine küsüp giderler. Bu tarz filmleri seyrederken seyirciler içlerinden hep şunu derler: Peki kardeşim niye bu mektubu okur okumaz alelacele karar veriyorsun? Neden birbirinizle bir kere yüzyüze görüşmüyorsunuz? Neden hemen bir kağıt parçasına inanıyorsun, neden bizi ayırmak isteyenler acaba bize bir oyun oynamış olabilirler mi demiyorsun? Bu örneğe göre, dindar kişilerin de benzer şekilde Allah'ın mektubunun-kitabının sahte olup olmadığını sorgulamaları gerekmektedir. Aksi takdirde dillerinden eksik etmedikleri "Şeytan'ın hileleri"ne kanmış olabileceklerdir! https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Kullan%C4%B1c%C4%B1:Hilallah&oldid=9537315


Tartışma Adem: https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Tart%C4%B1%C5%9Fma:%C3%82dem&oldid=13897126

Mihrab: https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Tart%C4%B1%C5%9Fma:Mihrap&oldid=11451271

Tesbih: https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Tart%C4%B1%C5%9Fma:Tespih&oldid=11373091

Allah'ın 99 ismi: https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Tart%C4%B1%C5%9Fma:Allah%27%C4%B1n_99_ismi&oldid=11372969

Şeytan'ın hilesi: https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Tart%C4%B1%C5%9Fma:%C4%B0slam&oldid=13897265#.C4.B0slam.27da_Adem.27e_secde_-_.C5.9Eeytan.27.C4.B1n_b.C3.BCy.C3.BCk_bir_hilesi.21

Rab el Hizb - Ayrı bölümün Rabbi: https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Rub_el_Hizb&oldid=13897362

Rasûl-üs-Sakaleyn - The Prophet of demons[Bearbeiten | Quelltext bearbeiten]

An appellation of Muhammad is Rasûl-üs-Sakaleyn. Because Muhammad met several times the jinns at night. A masjid (Masjid-e Jin) was built at a future date to the memory of this phenomena. According to the İslam Demons (jinns) are not bad beings. Some of them are good jinns. Therefore the moslems use a rosary (99 beads) glorify to jinns without knowing. Arabic letter VAV is used for jinns. Vav is written like a number 9. V and 9 are two symbols of demons. All suras in Koran begin with the letters VAV and SIN سو. VAV is in latin V form and arabic is 9 form. Therefore an amulet (muska) that a V form has is a symbol of jinns, a symbol of a rewerse pyramid too. Arabic SIN is like a "W" form with the latin letters. Accordingly, each two-letter is 96 or 69. The number of Allah is 66 (W=SIN=6-66) and the number of Jinns is 99 (VAV=9 or 99)

A sura (also spelled surah, surat; Arabic: سورة‎ sūrah): سو‎ = 96 = 9w
VAV = 9 = V
SIN = W = 6
SIN+VAV = 69
VAV+SIN = 96
Sorry for my english --Sinallah (talk) 18:10, 21 January 2013 (UTC)
Wikipedia does not accept original research, nor do we push any agenda. Do not attempt to use this site as a forum for your personal beliefs. Ian.thomson (talk) 16:29, 23 January 2013 (UTC)
I agree, this is your personal original research. otherwise, provide reliable citations of your claimsGrandia01 (talk)

[1] After 4:55 minutes VAVs can be seen together with the inverted pyramid. [2] Numerological value of the letters V and W is 6. If we invert the number 6 is 9, just as the inverted pyramid. 69 with the mirror image [3] [4]

Vav and Tulip: [5] The tulip is a symbol of Allah. [6] The letter SIN has a three prong such as tulips. Tulip has 3 + 3 = 6 leaves (front and rear). [7]
Vav and Tulip = 9 and 6 (visually)
Vav and Sīn = 9 and 6 (visually)
Vav and Ha (Word HU) = 9 and 6 (visually)
HU: He (English -> like He, She ...)
YA HU = O 96 = O 69 = O HU (English):[8] [9]
96: [10]

They may not be direct evidence. But it is already impossible to find such direct evidence. The content of spiritualism is complex and is misleading. They were just to inform you. You do not have to accept them. --Sinallah (talk) 19:35, 10 December 2013 (UTC)

96: The first revelation of the Quran Sura is Al alaq. The place of it in the Qur'an is 96. And the number of verses is 19.
Al alaq: The first surah from "WE".
Al alaq: Its place is 96.
Al alaq: The number of verses are 19.
19: 1 and 9
19: 1 Iblis and 9 Jinns [11] [12] [13] --Sinallah (talk) 22:38, 30 December 2013 (UTC)
19: 96 and 19 are spokespersons of Allah. Their purpose is to discredit Allah - God. All Muslims accept the name of Allah as a creator. Thus, they do this by talking in the name of Allah. [14] Surah 74 The Enrobed - al-Muddathir: "We" threaten you as 96 and 19 In the name of Allah, the Gracious, the Merciful. 1. O you Enrobed one. 2. Arise and warn. 3. And magnify your Lord. 4. And purify your clothes. 5. And abandon abominations. 6. And show no favor seeking gain. 7. And be constant for your Lord. 8. When the Trumpet is blown. 9. That Day will be a difficult day. 10. For the disbelievers—not easy. 11. Leave Me to him whom I created alone. 12. And gave him vast wealth. 13. And children as witnesses. 14. And smoothed things for him. 15. Then he wants Me to add yet more! 16. By no means! He was stubborn towards Our revelations. 17. I will exhaust him increasingly. 18. He thought and analyzed. 19. May he perish, how he analyzed. 20. Again: may he perish, how he analyzed. 21. Then he looked. 22. Then he frowned and whined. 23. Then he turned back and was proud. 24. And said, “This is nothing but magic from the past. 25. This is nothing but the word of a mortal.” 26. I will roast him in Saqar. 27. But what will explain to you what Saqar is? 28. It neither leaves, nor spares. 29. It scorches the flesh. 30. Over it are NINETEEN. 31. We have appointed only angels to be wardens of the Fire, and caused THEIR NUMBER to be a stumbling block for those who disbelieve; so that those given the Scripture may attain certainty; and those who believe may increase in faith; and those given the Scripture and the believers may not doubt; and those in whose hearts is sickness and the unbelievers may say, “What did God intend by this parable?” Thus God leads astray whom He wills, and guides whom He wills. None knows the soldiers of your Lord except He. This is nothing but a reminder for the mortals. --Sinallah (talk) 19:02, 5 January 2014 (UTC)
969: 96-9 and 9-69 Ropes are moved and controlled by 969. 969 Movement [15][16][17] --Sinallah (talk) 17:28, 3 January 2014 (UTC)

Rasûl-üs-Sakaleyn - Messenger of the "humanity and the jinn":

In the article: The Qurʾan also mentions that Muhammad was sent as a prophet to both "humanity and the jinn," and that prophets and Apostle (Islam)|messengers were sent to both communities. An appellation of Muhammad is Rasûl-üs-Sakaleyn. Because Muhammad met the jinn several times at night, a masjid (Masjid-e Jinn) is said to have been built in memory of this phenomenonVorlage:FactVorlage:Dubious.

There are some sources inside and outside of the Quran. The Qur'an itself says Muhammad met with Jinns. And it says, "We" ("96") have arranged this meeting. Also in this issue others say similar things. One of them is the narration of Ibn-i Masud. :

Surah 46 Al Ahqaf:

29. Recall when We dispatched towards you a number of jinn, to listen to the Quran. When they came in its presence, they said, “Pay attention!” Then, when it was concluded, they rushed to their people, warning them.
30. They said, “O our people, we have heard a Scripture, sent down after Moses, confirming what came before it. It guides to the truth, and to a straight path.
31. O our people! Answer the caller to God, and believe in Him; and He will forgive you your sins, and will save you from a painful punishment.”

"This event was the first encounter of demons with Muhammad. Then again one day the Prophet said to his companions":

The narration of Ibn-i Masud (Masood):

One day Muhammad says to his companions: "I was ordered, I should read the Qurʾan to jinns. Who is coming with me?" Muhammad asks this question second and third time. But nobody does not give him an answer. Finally Ibn-i Masud accepts the offer. Both together they walk up to Si'b-i Hacûn at the top of the Makkah. Muhammad draws a line on the ground when they get there. And Muhammad says to Ibn-i Masud:
"Stay here until I get back and do not get out of line." After leaving Muhammad Ibn-i Masud hears a violent noise. The jinns are flying like partridges over Muhammad. And they are rolling the stones with their feet. Meanwhile, some jinns begin to play tambourines (tef). Finally, the prophet is beset with demons around. Ibn-i Masud can not see anymore Muhammad and therefore he stands up. But Muhammad makes a gesture with his hand and tells him to sit down. The jinns are stuck to the ground and become invisible, when Muhammad began reading the Qurʾan. Muhammad finally comes back and says to him:
"You wanted to come to me, did not you? If you came, it would not have brought you a favor. They were Jinns. They had come to listen to the Qurʾan. They then came back to warn their tribes. They asked me some food. I have saved them as rations bones and camel shit." He said, "Now nobody is cleaning himself with bones and camel shit." [18] [19] [20] [21]

The Masjid-e Jinn: [22] --Sinallah (talk) 21:55, 30 December 2013 (UTC)

Muhammad - The Prophet of Jinns was entering into a trance and he was very distressed as a medium of the "WE" - "96":

"During the descent of revelation prophet was passing into another realm from the realm of what we know. So to speak prophet was off to our realm. He was leaving this world, was entering another dimension. He could feel the weight of revelation in a very serious way, although he was competent in this matter. He was living it the moral pressure of contact with that world; he could feel the difficulty in getting this revelation."

How came the revelation to the messenger? How the severity of the revelation was affecting the messenger?

Ahmed, Taberanî ve Ebû Nuaym, narrate as follows the words of Ibn-i Amr:

"I asked: O Messenger of Allah. Can you feel the coming of revelation?" The Messenger of Allah in response to me was as follows:
"Yes, when it comes a revelation to me, I hear the sounds like a rattle and I am shaken violently. Then, tremors ends and I come to myself again. I get exactly what they told me and keep that in mind. The revelation that comes to me in this way (in the form of bells), is so heavy. Each time, I think I am going to die this time!"

Buhari, Müslim ve Ebû Nuaym, narrate as follows the words of Yâlâ bin Ümeyye:

"I thoroughly looked at him when revelation came to the Prophet. I saw, he has done a severe wheezing, his eyes and his forehead was flushed thoroughly."

Tabarâni narrates as follows the words of Asma binti Amis:

"When it comes revelation onto the Messenger of Allah he would almost faint." [23] --Sinallah (talk) 21:41, 1 January 2014 (UTC)

Crescent Moon and Pentacle Star:

Allah [24] Muhammad [25] Crescent Moon Temple [26]
Baal [27][28] Crescent moon: A symbol of Baal (Hu-bal). Ishtar [29] [30] Pentacle Star: A symbol of Ishtar.
Crescent Moon [31][32] Pentacle Star [33] [34] Isra and Mi'raj: Crescent moon met with the pentacle star.
Tulip [35] [36] [37] Rose [38]

--Sinallah (talk) 19:18, 3 January 2014 (UTC)